27 Temmuz 2012

Arkeolojik Arazi Çalışmalarında İş Güvenliği

Berkay Dinçer

İş kazaları ve işçi ölümleri açısından Türkiye dünyadaki en kötü durumdaki ilk beş ülkeden bir tanesidir. Türkiye’de özellikle işverenlerin sorumsuzluğu yüzünden işlenen “iş cinayetleri” her gün ortalama 5 çalışanın hayatını kaybetmesine neden olmaktadır. Sorumsuzluk ve ihmâl dolayısıyla meydana gelen pek çok iş kazasının engellenmesi mümkünken yasal mevzuatın yetersizliği ve bunun bile uygulanmaması yüzünden iş cinayetleri artarak sürmektedir (1).

Arkeolojik arazi çalışmaları da işçi/çalışan güvenliği ve sağlığı açısından pek çok risk içermesine karşın çeşitli nedenler yüzünden bu çalışmalar gerçek anlamda “ciddi” iş olarak görülmez. Bunların başında arkeolojik çalışmaların çoğunlukla kısa süreli ve “iş”ten çok bilim amaçlı olarak yürütülmesi gösterilebilir. Arkeolojik arazi çalışmalarının “iş” olarak görülmesi bu çalışmalar genellikle ticari hedeflerle gerçekleştirilmediğinden dolayı pek yaygın bir eğilim değildir. Türkçe olarak arkeolojik çalışmalarda iş/işçi güvenliği ve sağlığı açısından pek fazla bir yayının olmadığı da göze çarpmaktadır.

Geçen günlerde Manisa’da Amerikalı arkeolog Chad DiGregorio’nun tatil gününde tek başına çevredeki mağaraları ziyaret etmek için çıktığı gezide hayatını kaybetmesi (2) basit doğa yürüyüşlerinin bile ne kadar tehlikeli etkinlikler olabileceğini bir kez daha gösterdiği için böyle bir yazının yazılması ihtiyacı doğmuştur.

İstanbul’daki Marmaray ve Metro kazıları ve birkaç başka kazı haricinde Türkiye’de fazla sayıda uzun süreli arkeolojik arazi çalışması gerçekleşmemektedir. Dolayısıyla, genel olarak bakıldığında arkeolojik kazılarda iş güvenliği ile ilgili deneyimlerin biriktirilmesi ve aktarılması bugüne kadar mümkün olmamıştır.

Kurtarma amaçlı çalışmalara genel olarak bakılırsa, bunlardaki iş güvenliği uygulamalarının daha çok inşaatla ilgili çalışmalardaki uygulamalardan devşirildiği görülebilir. Ne yazık ki, pek çok uygulamada bu devşirmenin bilinçsizce yapıldığı, yaratıcı ve sorun çözücü olunmadan basit bir şekilde kopyalamaya dayandığı gözlemlenebilir. Bu da doğası gereği inşaat çalışmalarından daha farklı olan arkeolojik arazi çalışmalarına özgü bir iş güvenliği uygulamasının olmaması sonucunu doğurmaktadır. Dolayısıyla arkeolojik arazi çalışmalarında şu anda Türkiye’deki uygulamaların işçi güvenliğini sağlamaktan genel olarak uzak olduğu, arkeolojik arazi çalışmalarında çalışan herkesin risk altında olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Bu yazıda genel olarak arkeolojik arazi çalışmalarında iş ve işçi güvenliği ile ilgili neler yapılabileceğine değinilecek ve bu konudaki temel kavramlar ve çağdaş yaklaşımlar kısaca özetlenecektir.

ARKEOLOJİK ÇALIŞMALARDA İŞ GÜVENLİĞİ ANALİZİ
Her tür çalışmada olduğu gibi, arkeolojik çalışmalarda da her çalışma alanı/birimi için bir iş güvenliği analizi yapılmalıdır. Bu analiz yazılı olarak yapılırsa hem aktarılması hem de geliştirilmesi çok daha kolay olacaktır. Böylelikle örneğin çalışmaya yeni katılan bir öğrenci ya da bir işçi de iş güvenliği analizlerinin gelişimini takip edebilecektir.

İş güvenliği ile ilgili tüm uygulamalar gibi, iş güvenliği analizi de “bunu yapmamız lâzım/zorunlu” denilerek yapılmamalıdır. Bunun neden gerekli olduğu ve neden sürekli güncel olması gerektiği çalışan herkes tarafından iyice anlaşılmalıdır. Bu sorulara cevabımız insan hayatının değerli olması olabilir.

İş güvenliği analizinin, bütün ekip üyeleri ve çalışma alanları için standart olarak bir adet yapılması yerine her çalışma birimi/alanı tarafından ayrı ayrı yapılmalıdır. Örneğin, kazı evinde ayrı riskler söz konusuyken bir höyük ya da bir mağarada riksler farklı olacaktır. İş güvenliği analizleri sürekli olarak güncel tutulmalıdır. Bunun için ihtiyaca göre haftalık ya da 15 günlük zaman dilimlerinde toplantılar yapılabilir. Böylelikle askerde imzalatılan “tebliğ tebellüğ” belgeleri gibi “hamamda yalınayak koşmayacağım” ya da “elektrik prizine elimi sokmayacağım” gibi salakça ifadelerden düzenli olarak arındırılması sağlanabilir.

İş güvenliği analizinin temel özelliği, en alttan en üste, profesöründen su getirme işini yapan çocuğuna kadar bütün ekip üyelerinin katılımı ile ortaklaşa yapılmasıdır. Elbette bu konuda profesyonel destek de alınabilir. Ne yazık ki, Türkiye’de iş güvenliği alanında size daha önceden doldurulmuş standart formları imzalatabilecek pek çok şirket vardır. Yine de iş güvenliği “iş”ini sadece kar amaçlı şirketlere bırakmak güvenli bir çalışma hayatı için gerçekçi bir çözüm değildir. Sırtınıza yaslanıp bu şirketlerin yasal prosedür için gerekli olan evrakları hazırlamasıyla yetinirseniz, bir kaza olduğunda ellerinize kan bulaşmış olur.

İş güvenliği analizi işini kendiniz demokratik bir şekilde tartışarak yaparsanız gerçek anlamda faydasını görmeniz mümkün olabilir. Bu da çalışma ortamındaki risklerin hep birlikte saptanması demektir. Böylelikle genellikle otomatiğe bağlanmış bir şekilde yapılan işlere bir kez de dışarıdan bakma fırsatı yaratılır ve işlerdeki tehlikeler daha açık görülebilir. Herkes işe farklı bir açıdan baktığı için herkesin, özellikle de konuşmaya genelde pek meyilli olmayan işçilerin katılımı yüksek öneme sahiptir.

İş güvenliği analizi güvenli bir çalışma ortamının oluşturulmasının temelidir.

İŞ GÜVENLİĞİ ANALİZ FORMU
İş güvenliği analizinin yazılı olarak yapılması bu bilginin biriktirilmesi ve aktarılması için büyük öneme sahiptir. Dolayısıyla bir iş güvenliği analiz formu kullanılabilir. Başka önemli nokta da bu formun kısa ve öz olabilmesinin sağlanmasıdır. Bu formun temel özelliği “prosedür gereği” bir kez yazılması değil, her zaman insanları korumak için işlevsel olabilmesidir. Bu da o formun yazılıp bir dosyaya kaldırılmasıyla değil, her gün, her ihtiyaç duyulduğunda okunması, elden ele dolaştırılmasıyla olabilir.

Elbette arkeolojik kazı çalışmalarında işçilerin azımsanmayacak ve vazgeçilemeyecek bir kısmının okuma-yazma bilmediği de göz önüne alınmalıdır. Tavsiyemiz bu formun içeriğinin her sabah bütün ekiple sözlü olarak çalışmanın başladığı ilk dakikalarda paylaşılmasıdır. Etkileşimli bir şekilde, öğrenci-öğretmen ilişkisine benzemeyen bir şekilde formun içeriği paylaşılmalıdır. Katkı yapmak isteyenlere her sabah üşenmeden fırsat verilmesi verimi arttıracaktır. Ayrıca zorunluluklar/kurallar koymak, “baret takmayan burada çalışamaz” demek yerine neyin neden yapıldığını anlatmak daha yararlıdır.

Basit bir iş güvenliği analiz formunda üç temel sütun bulunması uygundur. Ancak elbette her duruma ve her işe göre bu sütunların sayısı azaltılıp arttırılabilir ve yerleri değiştirilebilir. İş güvenliğinde her hastalığa iyi gelebilecek bir tek reçetenin olmadığı bir gerçektir. Örnek olması açısından bu sütunları şöyle sıralamak mümkündür: Yapılan iş, olası tehlike, önlemler.

Örneğin yapılan iş, kazı; olası tehlike de göz yaralanmaları olsun. Bu tehlike tüm çalışanların katılımıyla yapılan bir toplantıda tartışıldığında bunun azaltılması/ortadan kaldırılması için önerilen çözümler de önlemler sütununda yer alacaktır. Bu örneğin gözlük gibi bir koruyucu ekipmanın kullanılması olabileceği gibi, hareket tarzının değiştirilmesi de olabilir.

İş güvenliği formları çok sık tekrar edilen belgeler oldukları için belirli bir süre sonunda bu formlara karşı çalışanlarda bir duyarsızlık gözlemlenebilir. Buna engel olmak ve herkesin ilgisini canlı tutabilmek için komik tehlikeler yaratılıp yapılması mümkün olmayan önlemler önerilebilir. Örneğin bir tehlike: “canlı bir dinozor bulmak” ve önlem de “kaçın!” olabilir. Tabi bunlar hiç değiştirilmeden çok fazla tekrarlanırsa beyinleri yakma riski mevcuttur.

ARKEOLOJİDE İŞ GÜVENLİĞİ EKİPMANLARI
Güvenli bir çalışma ortamının yaratılmasının olmazsa olmazlarından bir tanesi de iş güvenliği ekipmanıdır. Bunların da her duruma uygun bir reçetesi yoktur ve her arkeolojik çalışmada değerlendirilen risklere göre farklı ekipmanlar kullanılmalıdır.

En yaygın kullanılan ekipmanlardan bir tanesi barettir. Baret genel olarak rahatsız, kimsenin takmaktan hoşlanmadığı bir iş güvenliği ekipmanıdır. Özellikle sıcak havalarda kafada çekilmez bir ağırlık yapar. Dolayısıyla, zorlamacı, çalışanın görüşlerini önemsemeyen tepeden inmeci bir anlayışla baret kullanımını sağlamak imkânsızdır. Çünkü siz arkanızı döndüğünüzde işçiniz o bareti kafasından çıkaracaktır.

Arkeologların baretlerle ilgili bir başka yanılgısı da baretin pek çok iş güvenliği sorununu çözdüğüdür. Bundan dolayı iş güvenliğine kağıt üstünde “çok fazla önem” verilen pek çok kazıda baretlerin tek başına bir üniformaya dönüştüğünü görebiliriz. Oysa ki baret sadece başınızı darbelerden korur. Sırt üstü düştüğünüzde, elinize çapayla vurduğunuzda, gözünüze toz kaçtığında ve daha yüzlerce risk karşısında baret sizi koru(ya)maz. Bu nedenle, iş güvenliği ekipmanını baretle sınırlı görmemek gerekir.

Gözlükler, eldivenler, diz ve dirsek koruyucuları gibi ekipman da büyük öneme sahiptir.
Koruyucu ekipmanın her arkeolojik çalışmada farklı bir şekilde kurgulanması söz konusu olduğu gibi her çalışan için de farklı ekipman gerekli olabilir. Örneğin, aynı ortamda bulunan bir işçi tozdan rahatsız olmazken bir başkası toz yüzünden nefes alamayabilir. Dolayısıyla her bireyin kendisine uygun ekipmanı seçmesi konusunda esnek olunmalıdır. Ancak bu esneklik belirgin riskler mevcutken gerekli olan ekipmanı kullanmamak olarak değerlendirilmemelidir.

Arkeolojik kazı çalışmalarında her durumda örneğin baretin zorunlu olması da söz konusu değildir. Küçük bir Paleolitik kazıda bıçak ve fırçayla kazı yapıyorsanız ve ortada çapa ya da kazma gibi aletler yoksa ve kimse açmanın içine dışarıdan taş falan düşürmeyecekse baretten vazgeçmek büyük bir risk oluşturmaz. Ama bu aynı zamanda baretsiz çalışmayı makul hale getirebilecek ortamı bulmanın ne kadar zor olduğunu da gösteren bir örnektir.

Bir başka temel koruyucu ekipman da gözlüklerdir. Toprak ya da taş, kazı çalışmaları sırasında çok sık bir şekilde çalışanların gözüne kaçar. Bazen de rüzgâr yüzünden göze toz kaçabilir. Bu durumlara uygun koyu ya da şeffaf camlı gözlükler tercih edilebilir. Bu gözlüklerin pazarda üç-beş liraya alınan güneş gözlüklerinden değil doğrudan iş güvenliği için üretilmiş gözlükler olması önemlidir.

Eldiven de temel koruyucu ekipmandan bir tanesidir. Arkeolojik çalışmalarda çalışanların ellerinde daha çok inşaat işlerinde kullanılan türde kaba eldivenler gözlemlenir. Arkeolojik kazıda, kültür varlıklarının tahrip edilmemesi açısından ellerin hassasiyeti büyük öneme sahiptir. O nedenle kaba eldivenler yerine koruyucu özelliği bulunan ince eldivenler kullanılmalıdır. Pek çok kazıda görülebilen ancak hiçbir koruyucu özelliği olmayan cerrahi eldivenler değil sözünü ettiğimiz.

Eğer çalışma alanının arkeolojik yapısı çıplak ayakla çalışmayı zorunlu kılmıyorsa, çelik ya da kompozit malzeme ile desteklenmiş bir iş güvenliği ayakkabısı/botu mutlaka kullanılmalıdır. Bunları kullanmak ayak yaralanmalarını büyük oranda azaltır. Sanıldığının aksine bu ayakkabılar hiç rahatsız da değildir, hatta çok havalı görünenleri bile vardır.

Koruyucu ekipman arkeolojide güvenli bir çalışma ortamını oluşturabilmek için en az zihniyet kadar önemlidir. İş güvenliği ekipmanının işçiler tarafından doğru bir şekilde kullanılmamasının temel nedenlerinden bir tanesi de bu ekipmanın çoğunlukla işveren tarafından en ucuz ve kalitesiz olanı tercih edilerek işçilere sunulmasıdır.
Dolayısıyla, bunda da tepeden inmeci yaklaşımları bir kenara bırakmak faydalı olacaktır. Örneğin şu anda Türkiye piyasasında pek çok değişik türde iş güvenliği ekipmanı bulunmaktadır. Örneğin kazı için eldiven alınacağı zaman, en yakın nalburda bulunan tip yerine aynı işleve sahip birden fazla tip eldiven ilk başta alınarak çalışanların hangisiyle daha rahat ettiği gözlemlenebilir. Kimin hangi tip eldivenle çalışmak istediği saptandıktan sonra uygun eldivenlerin alınması eldiven kullanım oranını gözle görünür bir biçimde arttıracaktır. Hangi tür ekipmanın kullanılacağını bunları fiyatı değil çalışanların hangisiyle daha rahat ettiği belirlemelidir.

Çalışanların katılımı olmadan iş güvenliği ile ilgili yapılacak her uygulama yüzeysel ve göstermelik kalmaya mahkûmdur.

ARKEOLOJİK ÇALIŞMALARDA SAĞLIK TEDBİRLERİ
Toprakla haşır neşir olunan bir bilim dalı olarak arkeolojide en fazla dikkat etmesi gereken risklerden bir tanesi tetanosdur. Toprağa dokunmak bile hasta olmaya yetebilir. Bunun yanında sıklıkla engel olunamayan küçük kesikler, diken batması gibi durumlar da ölümcül olan tetanos hastalığı riskini arttırır.
Arkeolojik arazi çalışmalarına katılan herkesin mutlaka tetanos aşısı yaptırması gereklidir. Bu aşı Türkiye’de ücretsiz olarak yapıldığı için kazı ve araştırma ekiplerine fazladan bir maliyet çıkarmaz. Aşının geçerlilik süresi genellikle 10 yıl olarak söylenmektedir. Ancak sağlık kuruluşları daha farklı zamanlarda bunun yapılmasını isteyebilir.

Bütün çalışma alanlarında alınması gereken en önemli tedbirlerden bir tanesi de ilk yardım çantalarıdır. Çalışmanın niteliğine göre ilk yardım çantasının niteliği değişebilecek olsa da, otomobiller için zorunlu olan ilk yardım çantasının içeriği genellikle arkeolojik çalışma için de yeterli görünmektedir. Bu ilk yardım çantası bol miktarda yara bantıyla desteklenirse arazi çalışmasında başa gelebilecek kazalarda ilk yardım yapılması mümkün olacaktır.
Belki kazı çalışmalarında fazladan taşınabilir göz yıkama aparatlarının bulunması gözle ilgili yaralanmaların çözümlenmesi için faydalı olabilir.

Unutulmaması gereken en önemli noktalardan bir tanesi de kazı ekipleri içinde mutlaka ilk yardım yapmayı bilen kişilerin olmasıdır. Bu ancak belirli ekip üyelerinin ilk yardım kurslarına gitmesiyle mümkün olabilir. İlk yardım kurslarına gitmiş kişiler bulunmuyorsa bir arkeolojik çalışmada ilk yardım çantası bulundurmak ancak bir iyi niyet göstergesi olarak kalacaktır. Doğru ilk yardımda bulunulması ölümleri azaltır.

Ne yazık ki, Türkiye’de çok sayıda para karşılığı ilk yardım sertifikası veren şirket de bulunmaktadır. Eğitim alınmadan sahip olunan sertifikaları kazı evi duvarına asmak çalışanların hayatlarını kurtarmaz. İş kanunları çoğunlukla işverenlerin baskılarıyla oluşturulduğu için pek çok yasal zorunluluk sadece işverenlerin kendilerini aklamasını sağlamak içindir. Dolayısıyla, güvenli bir çalışma ortamı için sertifikadan çok bilgiye ihtiyaç vardır.
Kazılarda en çok geçen muhabbetlerden bir tanesi de ağrı kesici değiştokuşudur. Başkalarına ait ilaçlar kullanılırken dikkatli olunmalıdır. Unutulmamalıdır ki, ağrı kesici ilaçlar hiçbir ilk yardım çantası içeriğinde bulunmaz. Dolayısıyla bunların reçetesiz sağlanmaması gerekir.

Özellikle kırsal alanlarda yapılan çalışmalar için en yakın hastanenin nerede olduğu, bir acil durumda bulunulan yerin 112’ye nasıl tarif edilebileceği gibi bilgiler önemlidir. Özellikle dağlık bölgelerdeki çalışmalar için parlak renkli önlüklerin giyilmesi de bir acil durumda insanların görülmesini kolaylaştırabilir.

ARKEOLOJİK KAZILARDA İŞ GÜVENLİĞİ RİSKLERİ
Kazı çalışmalarındaki güvenlik riskleri çalışılan dönem ve çalışma yöntemlerine bağlı olarak değişmektedir. Mimari restorasyon ağırlıklı çalışmalarda zaman zaman iş makinaları kullanılır. Bu araçlar ölümcül kazalara yol açabilme riski en yüksek kazı ortamlarını oluşturur. Dolayısıyla, özellikle klâsik arkeologların iş güvenliği için profesyonel destek alması gerekebilir.

Anadolu’da özellikle höyüklerdeki en önemli güvenlik sorunu görkemli kesitlerdir. 5 bin yıllık geçmişi pasta dilimi kesiti gibi göstermek için çok zaman 15-20 metrelik kesitler oluşturulur. Bu bir höyüğü çok görkemli, ziyaretçisi için muhteşem gösterse de çalışanların güvenliği için en büyük risklerden bir tanesidir. Bir metreden büyük her kesit ölümcül olabilecek bir risktir (hobbitler için 35cm). Ayrıca yüksek bir kesitin çökmesi arkeolojik varlıklara da zarar verecektir.

Yüksek kesitler mümkün olduğunca azaltılmalı, azaltılamıyorsa güvenli bir şekilde desteklenmeleri sağlanmalıdır. Türkiye’de özellikle kazı çalışmaları sırasında çöken kesitlerin altında kalan işçilerin kepçe gibi iş makinalarıyla kurtarılmasına çalışılırken başlarının koparılması neredeyse bir gelenektir (3). O nedenle bir kesitin çökmesi sonrasında kurtarma da çok dikkatli yapılmalıdır.

En doğru yaklaşım, kazı çalışmalarında başa gelebilecek en kötü senaryoların plânlanmasıdır. Düzgün bir şekilde yapılmış ve sürekli yenilenen bir iş güvenliği analizi süreci en kötü senaryoların tasarlanmasını da mümkün kılar. Prehistorik yöntemlerle elle yapılan ortalama bir arkeolojik kazı çalışmasında taslak olarak şöyle bir iş güvenliği analiz formu oluşturulabilir:

Yapılan iş > olası tehlike > önlem
    •    Yükleme > yaralanma, bel ağrısı > eldiven, baret, korumalı ayakkabı giy; ağır yükleri tek başına kaldırma; kaygan zeminlere dikkat;
    •    Hayvan sokması/ısırması > yaralanma, ölüm > hayvanları rahatsız etme; uzun kollu/paçalı giysiler giy; eşyaları yere koyma; ilk yardım öğren;
    •    Çekiç > yaralanma > başlamadan önce çekicin sağlamlığını kontrol et; eline dikkat;
    •    Kazı > düşmek > aletleri etrafta dağınık bırakma; açma kenarına yaklaşma;
    •    Kazı > güneş çarpması, dehidrasyon > yeterince su iç; gölgede düzenli mola ver; güneş kremi kullan;
    •    Kazı > el yaralanmaları > eldiven giy; düzenli mola ver;
    •    Kazı > göz yaralanmaları > gözlük kullan; sivri aletlere/nesnelere dikkat;
    •    Kazı > kas yorgunluğu > sık sık duruşunu/çalışma pozisyonunu değiştir; düzenli mola ver; 15kg’den ağır hiçbir şeyi tek başına kaldırma;
    •    Kazı > elde nasır > eldiven giy; düzenli mola ver; ellerini dönüşümlü kullan;
    •    Kazı > mayınlar (riskli bölgelerde) > dokunma; uzaklaş; yardım çağır; diğer insanları uyar;
    •    Kazı > yangın > sigara içme; yangın tüpü bulundur;
    •    Yüzey araştırması > kaybolma > gittiğin yeri mutlaka birisine söyle; tek başına dolaşma; uzaktan görünebilen giysi giy; telsiz ve telefon kullan;
    •    Yemek > hastalıklar > yemekten önce ellerini yıka; göz ve ağzına temiz ellerle dokun; başkalarıyla yemek ve su paylaşma…

Elbette bu örnekler arttırılabilir, daha iyi önlemler bulunabilir. Önlem olarak genellikle düzenli mola verilmesinin tavsiye edilmesine dikkat…

ARKEOLOJİK YÜZEY ARAŞTIRMASINDA RİSKLER
Yüzey araştırmaları yürünerek yapılıyorsa ve araştırma alanında modern iletişim imkânları kısıtlıysa (örneğin cep telefonu şebekesi yoksa) mutlaka telsiz gibi alternatif iletişim yöntemleri kullanılmalıdır. İletişim aygıtı olmayan kişiler mutlaka bu aygıtlara sahip olan bir başka kişiyle birlikte hareket etmelidir. Arkeolojik yüzey araştırmalarında kazaların ölümcül hale gelmesinde iletişim eksikliği temel nedenlerdendir. Kısa mesafeli iletişim için düdük ve ayna taşımak işe yarayabilir.

Uygun sayıda kişide ilk yardım çantası bulunması gerekir ve tüm ekip üyeleri ilk yardım konusunda bilgi sahibi olmalıdır.

Beklenmeyen bir durumda da yetecek ölçüde su taşınması önemlidir. Yiyecek de yeterli miktarda olmalıdır.
Özellikle yılan sokmasına karşı ekip üyeleri bilinçli olmalıdır. Türkiye’nin pek çok bölgesinde kene de önemli bir risktir.

Dağcılık ekipmanı ve bilgisi gereken yerlerde maceraya atılmaya gerek olmadığı anlaşılmalıdır.

KAZI EVİNDEKİ TEHLİKELER
Kazı evleri de pek çok kazanın yaşanabileceği yerlerdendir. Özellikle mutfağı olan kazı evlerinde yangın en büyük tehlikelerdendir. Mutlaka uygun miktarda ve türde yangın tüpü bulundurulmalı, belli sayıda insan bunların nasıl kullanılacağını bilmelidir.

Türkiye’de genellikle yangın tüpleri bir kez alındıktan sonra ömür boyu kullanılabilecekmiş gibi bir algı mevcuttur. Ancak yangın tüplerinin normalde 6 ayda bir yenilenmesi/doldurulması gerekir. Ayrıca yangın anında insanların kazı evlerini nasıl boşaltacağı, hangi çıkışların kullanılacağı da plânlanmış olmalıdır. Büyük kazı evleri için bir yangın alarm sistemi kurulabilir.

Özellikle çadırlar yangın için en büyük riski oluşturur. Çadır alanlarında fazladan yangın söndürücüler bulunmalı, bu alanlarda ateşle ilgili, sigara içmek de dâhil her türden etkinlik yasaklanmalıdır.

Kazı evlerindeki bir başka tehlike de özellikle restorasyon ve temizlik kimyasallarıdır. Kullanılan her türden kimyasal maddenin olduğu bir liste oluşturmalı ve bunlara maruz kalınması durumunda ne tür ilk yardımın yapılacağı bilinmelidir. Kimyasal maddelerle ilgili çok sık karşılaşılan bir durum da bunların kola şişesi gibi kendilerine ait olmayan etiketsiz/yanlış etiketli şişelerde bulundurulmasıdır. Her kimyasal madde uygun bir şekilde işaretlenmelidir/etiketlenmelidir. Mümkünse bir göz yıkama aparatı kimyasalların bulunduğu alanda bulundurulmalıdır.

Özellikle ekip üyelerinin çocukları mevcutsa kimyasal maddeler çocukların ulaşamayacağı alanlarda saklanmalı, çocukların kimyasal maddelerin olduğu yerlere girişi engellenmelidir.

Kazılar için kullanılan otomobil, minibüs gibi taşıtlar da risk oluşturur. Şoförlerin trafik kurallarına uyması ve hız sınırlarını aşmaması, taşıtların yetkisiz kişilerce kullanılmaması kritik öneme sahiptir.

ARKEOLOJİK ARAZİ ÇALIŞMALARINDA GÜVENLİĞE YENİ BİR BAKIŞ
Buraya kadar, arkeolojik arazi çalışmalarında ne gibi risklerin olabileceğine kısaca değinmeye çalıştık. Ancak, bir çalışma alanında riskler her zaman değişkendir. Dolayısıyla bunların her zaman keşfedilmeye çalışılması gerekir. Her çalışma alanının kendi sorunları ve bunların ayrı ayrı çözümü vardır. İş güvenliğinde bu yüzden tek doğrulu bir çözüm yoktur.

İş güvenliği ile ilgili iyi uygulamalar zorlama ve katı kurallardan çok herkesin neyin neden yapıldığını/yapılması gerektiğini anlamasıyla sağlıklı bir şekilde uygulanabilir. Aynı şekilde, anlaşılması gereken konulardan bir tanesi de hiçbir zaman “çok güvenli ve sorunsuz bir çalışma ortamı oluşturduk, artık başka bir şey yapmamıza gerek yok” denemeyeceğidir. Riskler her zaman dinamiktir ve onlarla mücadele asla bitmez.

Arkeologlar genellikle kayıt tutmaya hastalıklı bir sevgi duyar (kendimden biliyorum). Bu hastalığı iş güvenliği ile ilgili faydalı bir hale getirmek de mümkündür. Örneğin bir sezon boyunca parmağa diken batması kadar küçük bile olsa arazi çalışmasında başa gelen tüm yaralanmalar ve kazalar kayıt altına alınırsa, o çalışma alanındaki risklerin ve eğilimlerin anlaşılmasıyla ilgili önemli bir veri elde edilir. Bu veri düzenli olarak işlenirse risklere karşı önlemler de arttırılabilir. Örneğin kazalar tatil gününden bir gün önceki günde yoğunlaşıyorsa veya kaza olan saatler insanların açılamadığı sabahın erken saatlerinde yoğunlaşıyorsa iş saatleri veya günlerindeki küçük bir düzenleme ile kazaların büyük oranda azaltılması mümkün olabilir.

Pek çok kazıda görülen, özellikle öğrencileri sabahın köründen akşamın geç saatlerine kadar çalıştırması uygulaması da arkeolojik kazılarda iş kazalarını arttıran en önemli faktörlerdendir. Uykusuz ve yorgun insanlar daha fazla iş kazasının olmasına yol açar. Dolayısıyla, çalışma saatlerinin ve tatil günlerinin “insanca” düzenlenmesi çok büyük bir öneme sahiptir. Tabi aynı şekilde öğrencilerin de kazının zevkli sosyal ortamını makul saatlerde sonlandırabilmesi gerekir.

Güvenli bir çalışma ortamı en başta tüm çalışanların bu konuda yetki ve karar verme hakkı sahibi olması ile sağlanabilir. Dolayısıyla, kazı/araştırma başkanından işçisine, öğrencisinden şoförüne, aşçısına kadar kerkesin katılımcı bir şekilde kendi güvenliği hakkında karar vermesinin imkânı sağlanmalıdır.

Arkeolojik çalışmalarda güvenli bir ortamın sağlanması her şeyden önce tüm çalışanların bu sürece katılması, katkı sağlamasıyla mümkün olacaktır. İş kazalarında Avrupa şampiyonu olan Türkiye’de güvenli bir çalışma ortamı için yasaların zorladığı iş güvenliği tedbirlerinden çok daha fazlası gerekmektedir. Dolayısıyla, iş ve işçi güvenliğine sadece yasal bir zorunluluk olarak bakmamak, bunu bir insan hakkı olarak görmek daha doğru olacaktır.

NOTLAR
    1    http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetayV3&ArticleID=1092968&CategoryID=42
    2    http://www.manisahaberleri.com/haber/13924/amerikali-arkeolog-spilde-kayboldu.aspx
    3    http://www.haberturk.com/gundem/haber/755731-kepce-iscinin-kafasini-kopardi



*Bu yazı 27 Temmuz 2012 tarihinde ArkeolojiGazetesi.com'da yayınlanmıştı. Site kapanınca buraya taşındı.

Hiç yorum yok: