3.3. Hangi Yedi Uyurlar Mağaraları Ziyaret Edildi?
Arap kaynaklarındaki Ashab-ı Kehf mağarasıyla ilgili bilgilere genel olarak bakıldığında, bu mağaralar hakkındaki bilgilerle ilgili olarak akıllara bazı sorular gelmektedir. Bunların başında, anlatılanların hepsinin aynı mağaralar olup olmadıkları gelir. Ibn Khurradadhbih, al-Muqaddasi ve al-Masudi, bölgedeki herhangi bir mağaradan söz ediyor olabilirler (PANCAROĞLU 2005: 261) Anadolu, mağaralar açısından zengindir. Tüm Türkiye'de bugün için bilinen mağara sayısı 2327'dir ve bu rakama, bilgileri yayınlanmamışlar da dahil değildir (TANINDI-UYGUN 2006). Bu düşünüldüğünde, Arap kaynaklarında anlatılan Ashab-ı Kehf mağarasını bulmak imkânsızlaşmaktadır.
Arap kaynaklarında anlatılan mağaraların yer haricindeki bilgilerinde bir ortaklık söz konusudur. Mağaralara bir tepenin kenarı ya da tabanından girilir. Bu mağaraların hepsinde uzun bir tünel bulunur. Tünelin sonunda bir açıklık ya da çöküntü bulunur. Burada su vardır. Bunun çevresinde taşa kesilerek oyulmuş odalar ya da mağara mekanları bulunur. Ziyaretçinin son durağı, sütunlar ve bir kapının arkasındaki mağaradır.
Mağaradaki önemli unsurlardan bir tanesi de mağarada insan cesetlerinin bulunmasıdır. Mağarada, orayı ziyaret eden müslümanı yemek vererek zehirlemeye çalışan bir bekçi de bulunur ve onun amacı, mağaranın yaygınlaşmasına engel olmaktır. Ali b. Yahya'nın hikâyesinde, bu bekçinin yerine yine yemek önererek ziyaretçiyi zehirlemeye çalışan yerel halktan kişiler bulunur (PANCAROĞLU 2005: 261).
Al-Muqaddasi, mağarada bulunan cesetleri tanımlar. Mağaradaki cesetler, 13 tanedir ve sırtüstü yatmaktadırlar, üzerlerinde birer cübbe bulunur ve bu cübbeler yün, kürk gibi ve toz renginde bir malzemedendir. Cesetlerin yüzleri birer kumaşla kaplıdır. İçlerinden bazıların ayak yarısına gelen botları, bazılarının sandaletleri, bazılarının ayakkabıları vardır. Bunların hepsi yeni görünümlüdür. Al-Muqaddasi, cesetlerden birinin yüzünü açtığını, yüzünün yeni ölmüş gibi canlı göründüğünü belirtmektedir. Bunlardan bir tanesinin boynu vurulmuştur. İçlerinde gri saçlı olanlar hariç, hepsi gençtir. Her yıl yortu gününde, yerel halk bunların tozunu alıp temizler ve ayağa dikermiş. Bunların tırnakları yılda üç kez kesilirmiş (aktaran PANCAROĞLU 2005: 263).
Bu mağaradaki cesetlerin yeni ölmüş gibi canlı durması, ölümden sonra yeniden dirilmeyle ilgili bir mesaj vermektedir. Bu anlatımlarda Araplar için önemli olan üç nokta dikkat çeker: Yeniden diriliş, mağara ve sabit olmayan bir sınır olan Anadolu'daki rotalar... Anlatılan mağaraların dış dünyadan kopuk olması, mucizenin etkisini büyütmektedir. Anadolu'da içinde ölülere ait kalıntılar bulunan mağaralar, Ortaçağ'da Ashab-ı Kehf ile ilgili olarak yorumlanmaktadır. Mağaraların yerlerinin net olarak anlatılmamasında, gerektiğinde alternatif kült alanları yaratılmasın olanak sağlamak yatıyor olabilir (PANCAROĞLU 2005: 264-266).
Bu makalenin bütün bölümleri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder