07 Ekim 2010

Afşin'de "Resmi" Bir Ashab-ı Kehf Mağarası

4. Afşin'de "Resmi" Bir Ashab-ı Kehf Mağarası 

12. yüzyılın sonlarına doğru, günümüz Afşin'inde (Arabisos) ikinci bir mağaradan söz edilmeye başlanır. Buradaki mağara, ilgiyi içinde vücutlar olan diğer mağaradan çekerek, resmi olarak kabul edilen bir mağara haline gelir. Ibn al-Adim, 1230'da bu mağarayı ziyaret eder. Al-Harawi, 1215 yılında Anadolu'da gezerken, daha önceki mağara hala bir kült yeri olarak ilgi görmekteydi (PANCAROĞLU 2005: 266).

Buradaki mağara da, tünel gibi bir girişe sahiptir. Aynı zamanda yine bir tepenin tabanında yer alan bir girişi vardır. Al-Harawi buradaki ölüleri saymıştır ve daha önceden bildirilen 13'ten çok daha fazla sayıda olduklarını ifade etmektedir. Bunların pek çoğunda şiddet izleri bulunmaktadır. Bir kısmının türbanlı olduğunu bildirmesiyle bunları İslâm'la ilişkilendirmemize neden olur. Bölgede yaşayan Yunanlar, bu kişilerin hıristiyan olduğunu söylemektedir. Al-Harawi, bunlarda tırnak ve saç uzaması olmadığını, bunların tamamıyla ölü olduğunu ifade eder (aktaran PANCAROĞLU 2005: 267).

Mağaranın yeri olarak, Al-Harawi, al-Ubruq'a işaret etmektedir. Burası Nicea'dan güneydoğuya doğru, Amorium, Konya, Kayseri, Ubruq, Elbistan, Malatya yolundadır. Eğer yazının yazılması ya da kopyalanması sırasında bir hata yapılmışsa, ve Ubruq, Kayseri'den önceyse, burasının Konya-Aksaray yolundaki Obruk Han olduğu söylenebilir. Yaqut da, Harawi'den birkaç onyıl sonra Ubruq maddesinde bu mağaraya değinir. Al-Harawi, bu mağaranın güneşle olan ilişkisinden dolayı özel olduğunu belirtir (aktaran PANCAROĞLU 2005: 268).

12. yüzyılın sonlarına doğru, net olarak kanıtlanmasa da Afşin'deki mağara Ashab-ı Kehf mağarası olarak kabul edilir. Afşin adı, Absüs, Arabsus, Afsüs, gibi isimleriyle Efes'in ismine de benzerlik gösterir. Daha önceden, Hıristiyanlık'tan bilinen Efes ve Yedi Uyurlar ilişkisi, bu yerleştirmede rol oynamış olmalıdır. Buradaki mağara da Efes'teki gibi şehrin dışındadır. Afşin, Kapadokya'nın doğu kenarında, Kayseri-Malatya arasında bulunur. Geç Antik Dönem'de askeri üs olarak önemli bir alandır. Önemli dağ geçitlerinin yolunda, Suriye'den Anadolu'ya girişte yol üzerindedir. Bu konumuyla, hem Anadolu'nun, hem de Kuzey Suriye'nin bir parçası sayılabilir. Ibn al-Adim'in belirttiğine göre, 1230'da mağarayı ziyaret ettiğinde, Selçuklu-Eyyübi sınırı Arabisos'un hemen kuzeyinden geçmekteydi (PANCAROĞLU 2005: 269-271).

Arabisos yakınlarındaki mağaraya Ashab-ı Kehf kompleksi İzzettin Keykaus döneminde (1211-1220) başladı. Daha önceden burada Hıristiyanlık kültüne ait bir yapının olduğu 5-6. yüzyıl Bizans kitabelerinden bilinmektedir. Ancak bu kültün Yedi Uyurlar efsanesiyle bir ilgisi olup olmadığı bilinmemektedir. Mağaraya geçişi sağlayan cami, Bizans sütunları kullanılarak bir kilise üzerine yapılmıştır. Kompleksteki kervansaray da olasılıkla iki katlıydı. Burada bulunan en eski kitabe, 1216 yılının Ocak ayına aittir (Ramazan 612). Yollardan uzak konumu[1], ve çağdaşı Anadolu kervansaraylarından belirgin biçimsel farklılıkları yüzünden buradaki kervansarayın ticari amaca yönelik değilmiş gibi göründüğü söylenebilir. Bu nedenle, buradaki kervansarayın daha çok, buraya kült amaçlı gelen ziyaretçileri ağırlamak için kurulduğu söylenebilir. Camide bulunan ve olasılıkla bu kervansaraya ait olan kitabe, bunun Alaaddin Keykubad emri ile 1232-3'te yapılmış olduğunu gösteriyor. Daha sonra 15-16. yüzyıllarda burası Dulkadiroğlu beyliği döneminde restore edilir (PANCAROĞLU 2005: 271-276).

Ashab-ı Kehf mağarasının Selçuklular tarafından Afşin'e yerleştirilmesinin temel nedenlerinin başında 13. yüzyılda burasının stratejik bir nokta olarak doğuya yayılım için önemli oluşu gelir. Bu aşamada, Maraş valisi Nusrat al-Din Hasan b. İbrahim, Eyyübilere karşı sınırları güçlendirmekte önemli bir göreve sahiptir. Elbistan, Kuzey Suriye'ye yapılacak seferlerde Selçuklu orduları için önemli toplanma bölgelerinden birisidir. 1231'de Khwarazm Shahlar Anadolu'ya girerken Eyyübilerle Selçuklular işbirliği yaparlar. Bunun sonrasında Eyyubüler tekrar bir tehdit olunca, Ashab-ı Kehf'e yeniden yatırım yapılır ve böylelikle onlara karşı güç elde edinilir.

----------------------------------
[1] Makalede hem Afşin'in doğal yollar üzerinde bulunmasından, hem de mağaranın kentin hemen yakınında oluşundan da söz edilmektedir. Burada, Ashab-ı Kehf kompleksinin yollardan uzak konumlanmış olduğunu yazarken önceki bilgilerle bir çelişme olup olmayacağının gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Bu makalenin bütün bölümleri

Hiç yorum yok: