04 Şubat 2011

Arkeolog ve Sanat Tarihçileri haklarını aramak için Ankara'da


Facebook üzerinden organize edilen bir etkinlikle, arkeolog ve sanat tarihçileri haklarını aramak için Kültür Bakanlığı önünde bir basın açıklaması yapacak.

Üniversitelerinde 40'tan fazla arkeoloji ve en az bir o kadar da sanat tarihi  bölümü bulunan Türkiye'de bu bölümlerin mezunlarından sadece çok azı kendi mesleklerini yapma şansına sahip oluyor. Ülkenin ihtiyaçları ile yönetimlerin bu alandaki uygulamaları birbirini dengeleyecek şekilde olmadığından pek çok meslekdaşımız eğitimleriyle ilgisiz sektörlerde iş imkanı aramak ve kendi mesleklerinden kopmak zorunda bırakılıyorlar.


Durum böyle olunca, üniversitelerdeki arkeoloji ve sanat tarihi kadroları da bilime aşkından çok sadece iş sahibi olmaya çalışan kişilerle doluyor ve bilim etiği de bundan büyük yara alıyor; bilimsel seviyemiz dünya genelinin gerisinde kalıyor.

Her yıl ortalama birkaç bin kişi arkeoloji ve sanat tarihi bölümlerinden mezun olurken, şanslı birkaç kişi dışında pek çok kişi mesleğini yapamıyor ve arkeoloji eğitiminin çoğunlukla devlet üniversitelerinde verilmesinden dolayı halkın bu insanların eğitimine ayırdığı para çöpe gidiyor.

Bunların sonucunda da Türkiye dünyanın en zengin ve ilginç arkeolojik alanlarından bir tanesi iken, bu toprakların geçmişi hala bilinmezliklerle dolu kalıyor. Pek çok arkeolojik buluntu yeri, daha keşfedilemeden yapılaşma, kaçak kazılar ve tarım etkinliklerinin kurbanı oluyor. Arkeologların işsiz kalması, insanlığın çok değerli kültür mirasının da hiç öğrenilemeden tahrip edilmesi sonucunu doğuruyor.

Bu durumun değişmesi için arkeolog ve sanat tarihçileri 5 Şubat 2011 günü saat 1300'de Ankara'daki Kültür ve Turizm Bakanlığı önünde bir basın açıklaması yapacak.
Kullanılan görsel Facebook'tan alınmıştır.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu metinle sizlere ülkemizde Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümlerinden mezun olanların mesleklerini yapma konusunda karşılaştıkları sorunları ve ülkemizin neden daha fazla arkeolog ve sanat tarihçiye ihtiyaç duyduğunu anlatmayı umuyoruz.
Sıkça ‘Medeniyetler Beşiği’ olarak adlandırmaktan memnuniyet duyduğumuz ülkemizdeki arkeolojik alanların sayısı dahi bilinmezken olanın çok küçük bir kısmını ifade eden rakamlar bile bu zenginliği ortaya koymaktadır. Örneğin tescillenen höyük sayısı 25.000’dir Ören yeri sayısı 130 a ulaşırken Bakanlığa bağlı müzelerin sayısı ise 188’dir.
Yalnızca müzelerin sayısı dahi ülkemizdeki arkeolog ve sanat tarihçilerine, restoratörlere, dolayısı ile eğitimli personele ne kadar ihtiyaç duyulduğunu ortaya koymaktadır. Ülkemizin evrensel kültür tarihi açısından ne kadar zengin olduğunu hepimiz bilmekle birlikte bu zenginliği ne kadar hızla tahrip edilebildiğine de şahitlik etmekteyiz.
Türkiye koruma bilincinin yeterli olmadığı, defineciliğin, tarihi eser kaçakçılığının yaygın olduğu bir ülke görünümü çizmekte, ülkenin hemen her yerinde bu tür olaylar gün geçmeden basına yansımaktadır. Adeta arkeologların üstlenmesi gereken işler, definecilere, mezar hırsızlarına devredilmiş durumdadır. Bu nedenledir ki dünyanın birçok müzesini, özel koleksiyonlarını Anadolu’dan giden eserler süslemeye devam etmektedir.
Oysa ülkemiz doğal güzellikleri kadar kültürel mirasının zenginliği ile dünyanın birçok ülkesinden farklılaşmaktadır. Efes, Troya gibi ören yerlerinden elde edilen gelirler de bunun en iyi göstergesi olarak önümüzde durmaktadır.
Fakat üzülerek söyleyebiliriz ki ülkemizde kültür mirasımızı ortaya çıkarmaya ve korumaya yönelik eğitim veren bölüm mezunları mesleklerini yapamamaktadırlar. Özel sektörde çalışma imkanı yok denecek kadar az olan bu meslek gruplarının devlet kadrolarında yer alması ise neredeyse bir zorunluluktur. Ne var ki kamu kurumları arkeolog ve sanat tarihçi alımı konusunda oldukça cimri davranmaktadır. Örneğin son atama takvimi olan 24 Ocak-2 Şubat atamalarında açıklanan kadro sayısı kültür politikamızı tekrar gözden geçirmeyi zorunlu kılmaktadır. Çünkü bu atamalarda yalnızca 1 sanat tarihçi ve 0 (sıfır) arkeolog kadrosu görülmektedir. Oysa 2010 KPSS sınavına giren arkeolog sayısı 3479 ve sanat tarihçi sayısı 2901’dir. Özetle, toplamda 6380 arkeoloji ve sanat tarihi mezunundan yalnızca 1 kişi göreve başlayabilecektir.
Bu durum, niçin sürekli bir biçimde tarihi eser kaçakçılığının yaşandığını, eserlerin yağmalandığını ve halkımızın bu konudaki bilinç eksikliği olduğunu anlamamız için yeterlidir. 1 yıl içerisinde üniversitelerin ilgili bölümlerinden 1000 i aşkın öğrenci mezun olurken 1 kişinin dahi kadro bulamamsını açıklamak mümkün değildir. Buna karşın Arkeoloji ve Sanat Tarihi mezunlarının istihdam edilebileceği birçok kamu kurumu mevcuttur.

Adsız dedi ki...

Örneğin:
1. Birçok müze binası boyut, depo, teşhir düzenlemesi vs bakımından yetersizdir. Envanteri tutulması gereken binlerce eser mevcuttur. Bununla birlikte müze personeli kurtarma kazıları, bilirkişilikler vs gibi büyük bir iş yükünü altında boğulmaktadır. Bu haliyle yeterli personele sahip olmayan müzeler asli işlerini yapamaz duruma gelmiş, dolayısı ile müzelerdeki tarihi eserler bu bakımdan zarar görmektedir.
2. Definecilerden ve yağmacıların tahrip ettiği, büyük sanayi yatırımlarından küçük ölçekli inşaatlara kadar birçok alanda denetimsiz kazılar yapılmaktadır. Bakanlığımızın elinde bütün bu işleri denetim altında yürütülmesini sağlayacak yeterli personel bulunmamaktadır.
3. Anadolu gibi zengin bir kültürel geçmişe sahip ülkemizde üniversite öncesi eğitimde arkeoloji ve sanat tarihi konularına daha fazla yer verilmesi bu konuda eğitmen yetiştirilene kadar mevcut arkeoloji ve sanat tarihi bölümlerinden mezun olanlardan yararlanılması sağlanmalıdır.
4. Müzelerin birer eğitim kurumu olmasından yola çıkarak yeni müzeler açılmalıdır.
5. Emniyet müdürlüğünün kaçakçılık şubelerinde bölüm mezunlarının görevlendirilmeleri sağlanmalıdır.
6. Devlet Su İşleri, Karayolları, Köy Hizmetleri gibi kurumlarda arkeoloji mezunlarının istihdamı sağlanmalıdır.
7. Yerel yönetimlere “Koruma Uygulama ve Denetim Büroları”(KUDEB) kurma zorunluluğu getirilmeli ve bölüm mezunlarına yerel yönetimlerde istihdam yaratılmalıdır.
8. Otoyol, baraj vs gibi büyük ölçekli yatırımlarda arkeolojik yüzey araştırması, kurtarma kazıları gibi acil yapılması gerek çalışmalarda arkeologların istihdam edilebilmesi, bunun için sadece üniversitelerin harekete geçmesinin beklenmemesi gerektiği kanaatindeyiz.
Daha sayamadığımız birçok sorun ve yapılması gerekenler mevcuttur. Bizler, 4 yıl boyunca zorlu bir eğitimden geçen Arkeoloji ve Sanat Tarihi mezunları olarak ülkemizin bizlere ihtiyacının maksimum düzeyde olduğunun bilinciyle bu metni hazırladık.
Amacımız, üniversitede aldığımız eğitimimiz doğrultusunda ülkesine faydalı bireyler olabilmektir. Bu konuda gerekenlerin özellikle TC Kültür ve Turizm Bakanlığı ve ilgili kurumlar tarafından bir an önce tespit edilmesini bekliyor ve çok geç olmadan mirasımıza daha çok sahip çıkmaya davet ediyoruz.

BİLTAN dedi ki...

Evt yazdıklarınıza tamamiyle katılmama rağmen eklemeden geçemeyeceğim hazin bir durumu daha var Türkiye Arkeolojisinin.Nedeeen Türk Arkeoloji Enstitüsü adında bir kurumumuz yok?..Neden bu alan bu kadar boş bırakılıyor bu "medeniyetler beşiği" ülkemizde ve neden bu alanda uzmanlaşmak için dirsek çürüten bilim insanlarımız o dirseklerini gerek yurtiçindeki gerekse yurtdışındaki enstitülerde çalışmalarını ve araştırmalarını yapmak zorunda bırakılıyor...Hakikatten medeniyetler beşiği olmuşuz...Kendi ülkemizde, kendi malzememizi çalışlırken bir gidinde o enstitülere nasıl kendinizi yabancı hissetiriyorlar bir görün:(((

Adsız dedi ki...

Sanat Tarihi öğretmenlerinin alanı gittikçe daraldı.Anadolu liselerinde ders olmasına rağmen anadolu lisesi öğretmen seçimi sınavlarına alınmıyorlarrrrrrrrrrrrr