Yayın bilgileri:
Dinçer, B., 2001
“Yatak Paleolitik Çağ Buluntuları Tekirdağ Çöplüğünde”, Çapa-Mala Duvar Gazetesi.
Yatak Paleolitik Çağ Buluntuları Tekirdağ Çöplüğünde
Berkay Dinçer
2000 yılının Eylül ayında bir arkadaşımın tarlasındaki ayçiçeklerini biçmek için Karansıllı köyünde bulunurken bir tarla sahibince toplanmış taş yığınını, bir taşı yongalayıp yongalayamayacağımı denemek amacıyla biraz "deney hammaddesi" bulabilmek için, karıştırdım ve rastlantı sonucu bir el baltasını elime almış bulundum. İlk gördüğümde, bu kırmızı çakmaktaşından yapılmış iki yüzeyliyi, gerçek bir iki yüzeyli olup olmadığı konusunda derin ve o gün için anlamlı olan bir şüpheyle karşıladım. Çünkü o güne dek Trakya'da bırakalım bir iki yüzeyliyi, Terkos-Selimpaşa hattının batısında bir Paleolitik Çağ buluntu yeri bile bulunmamıştı. Aynı günün akşamı taş yığınını bir kez daha karıştırdığımda çekirdek oluşu hala şüpheli -ve ne yazık ki artık asla anlaşılamayacak- olan çakmaktaşı buluntuyu ve bir adet çaytaşı aleti buldum. O gün onların hepsinin Paleolitik aletler olduklarından şüpheliydim ve bu yüzden taş yığınının nereden toplandığını araştırmaya özen göstermedim. Karansıllı köyünden ayrıldıktan sonra bulduğum satırı çizmeye çalışırken onun bir Paleolitik Çağ aleti olabileceğine ilişkin kaygılarım yerini heyecana terk etmeye başlıyordu. İki hafta sonra, bir yolculuğa çıktığımda, sırtımda ağır bir yük olmasına karşın Karansıllı'yı yalnızca Paleolitik Çağ'ın izini bulabilmek için ziyaret ettim ve bir zamanlar Tekirdağ Müzesi'nin deposunda bulunan Paleolitik Çağ aletlerini topladım.
Uzun sayılabilecek bir süre, topladığım taşların Paleolitik Çağ ürünleri olup olmadığını düşünüp emin olduktan sonra, topladığım tüm taş ürünleri Tekirdağ Müzesi'ne teslim ettiğimde ve onlardan birinin bir el baltası -hatta Trakya'da bugüne dek bulunmuş tek el baltası- olduğunu söylediğimde müze görevlileri bana Şarköy yakınlarında bulunan bir sürtme taş balta atölyesinden söz ettiler ve baltaların bu bölgede bolca bulunabileceğini söylediler. Anlaşılamadığımı düşündüm (ve bu düşüncemde haklıydım). Yatak buluntularının müze yetkililerince incelenip incelenmediğini sormak için Tekirdağ'a tekrar gittiğimde yanlış anlaşılmamın sürdüğünü anladım. Sonunda, Yatak'tan topladığım bazı aletleri Prehistorya Anabilim Dalı üyelerine gösterip onların görüşleriyle birlikte kafamda bazı sonuçlara ulaşınca Tekirdağ Müzesi'ne iki sayfalık bir faks gönderdim ve onlardan, onlara sözle anlatamadığımı yazıyla anlamalarını bekledim. Bu faksım üzerine müze görevlileri Karansıllı'yı ziyaret ettiler. Onlardan birkaç hafta sonra
Tekirdağ'da bulunurken arkadaşımın köydeki bir tanıdığının kötü bir kaza sonucu ölümü üzerine, cenaze için Karansıllı köyüne gittim. Cenazeye gitmek Paleolitik Çağ açısından yararlı oldu ve Paleolitik Çağ ürünlerinin köy mezarlığının batı tarafına kadar dağıldıklarını fark ettim. Bu ziyaretimin birkaç hafta sonrasında müzeyi tekrar ziyaret ettiğimde, cenazesine gittiğim kişinin bölgede Sarıbaba olarak bilinen, Tekirdağ Müzesi'nce Türbetepe olarak adlandırıldığını duyduğum İlk Tunç Çağı yerleşmesini kepçelerle tahrip eden kişi olduğunu ve ölümü üzerine müzenin kendisine açtığı davanın düştüğünü öğrendim. Müzeye gönderdiğim faksımda onların bu tahribattan haberi olduğunu bilmeyerek Sarıbaba'nın kepçelerle düzlendiğini de yazmıştım. Ancak o gün oranın bir arkeolojik yerleşme olduğunu bilmiyordum -oraya 1999 yazında yaptığım ziyaret bana oranın "hiçbir şey" olmadığı izlenimini vermişti. Bu ani ölümün definecileri "Sarıbaba'nın laneti"ni düşünmeleri yüzünden uzunca bir süre bu yerleşmeden uzak tutacağı kesindir.
Yatak
Yatak ziyaretlerinden biri; soğuk ve çamur (Foto: B. Dinçer).
Yatak, Trakya'nın ve insanlığın kültür tarihine önemli bir katkı yapmış ve bu önem Karansıllı köylüleri tarafından da fark edilmiş olmasına karşın Yatak'ın önemi Tekirdağ Müzesi'nin dikkatini henüz yeterince çekememiştir. Türkiye'nin en iyi çalışan müzelerinden biri olmasına ve müze tarafından yapılan Harekat Tepe Tümülüsü ve Menekşe Çatağı gibi araştırmaların önemli bilimsel sonuçlara ulaşmasına karşın, Tekirdağ Müzesi'ne bir Emanet Fişi karşılığında "emanet ettiğim", içlerinde bir adet Trakya açısından oldukça önemli olan bir iki yüzeyli de bulunan Paleolitik Çağ ürünleri ne yazık ki müze tarafından çöpe atılmıştır. İlk bulunduğundan bugüne dek Yatak'a yapılan ziyaretlerin hiçbirinde -zaman her zaman çok kısıtlı olsa da- bir başka iki yüzeyli bulunmamış olması şu anda Tekirdağ Belediyesi çöplüğünde olduğunu sandığım iki yüzeylinin önemini arttırmaktadır. Satır türü çaytaşı aletlerin ve deneyimsizliğimden dolayı topladıklarımdan çok azının önemli olduğunu şimdi kabul ettiğim yongaların büyük çoğunluğunun insan kültürünün en eski dönemlerine ait önemli kalıntılar olduklarını anlamanın zor olduğu ortadadır. Ancak her tarafı işlenmiş bir iki yüzeylinin tanınmaması arkeologlardan beklenmemelidir. Trakya'nın İstanbul Boğazı çevresi dışında bilinen ilk ve şimdilik tek Paleolitik Çağ buluntu yeri olan Yatak'ın, tarımsal etkinlikler yanında bir de müze tarafından "tahrip" edilmesi; her şeyden kötüsü müzede bulunması gereken ancak artık bulunmasının olanaksız olduğu Paleolitik Çağ ürünlerinin kimse tarafından incelenemeyecek olması, bilimsel açıdan üzücüdür.
SINANMASI GEREKEN YENİ ŞÜPHELER
Yatak'tan topladığım Paleolitik Çağ ürünlerine bakarak benimle ilk zamanlarda alay eden, ancak ilk insanların Romalılar olmadığını söylediğimde de şaşkınlığını gizlemeyen köyden bir tanıdığım, bana arkadaşım yoluyla Yatak'ta bulunanlara benzer taşların Sarıbaba dolaylarında bir yerlerde daha bulunduğu haberini göndermiştir. Bu bilgi araştırılmaya değerdir. Sarıbaba tepesi Yatak'ın yaklaşık 3 kilometre kuzeydoğusundadır. Yörenin şimdiye dek yapıldığından daha bilimsel ve sistemli bir şekilde araştırılması bugüne dek bilinenlerden çok daha fazla bilgi sağlayacaktır. Ancak bu yörenin de bir Paleolitik Çağ buluntu yeri olup olmadığı yorumu için henüz elimizde yeterince bilgi yoktur. Karansıllı Köyü ve çevresinin bir an önce dikkatle araştırılması ve bölgenin öneminin müze yetkililerine anlatılması gerekmektedir.
Tekirdağ ile ilgili bir başka yeni bilgi ise Yatak'tan bilinen Paleolitik Çağ ürünlerine benzer buluntuların Kumbağ'da da bulunmuş olduğudur. Yatak'ın yüzeyinde yoğun olarak bulunan ve genellikle alet olmadıkları düşünülen yontuk çakıllara benzeyen bu ürünler Kumbağ'dan Kumbağ Orman Dinlenme Yeri'ne giden yolun kenarında seyrek olarak bulunmuşlardır. İçlerinde gözümüze çarpan ve alet olduğu şüphesiz olan bir parça bile yoktur. Bir yerden taşınmış olabilecek bu buluntuların ilginç özelliğiyse onlarla birlikte bulunan diğer tür taşların genellikle kırılmamış olması, buna karşın çaytaşlarının pek çoğunun kırılmış olmasıdır. Ancak Yatak'ın yüzeyinde bu tür alet olmayan, olasılıkla yapım artıklarının yoğun olarak bulunması ve Yatak'tan çok daha iyi araştırılmış Yarımburgaz Mağarası Paleolitik Çağ buluntularının içinde sayı bakımından "artıklar"ın birinci sırada olması, bu şüpheli buluntuların içinde aletlerin görülmemiş olmasını anlaşılır kılabilir. Şüphesiz, Paleolitik Çağ kültürlerinin anlaşılmasında aletler dışında, artıkların da önemli bir rolü olmalıdır. Sözü geçen buluntular Paleolitik Çağ ürünleri olmasa bile, bu hammadde kaynakları ile ilgili yeni bir bilgidir.
Sonuç olarak, Tekirdağ çevresinin ve tüm Trakya'nın Paleolitik Çağ açısından oldukça zengin olması gerekmesine karşın, buluntu yeri olarak, Terkos-Selimpaşa hattının batısında, şimdilik yalnızca Yatak'ın -rastlantıların zorlaması sonucu- bilinmesi, bölgenin gözleri Paleolitik Çağ'ı arayan araştırmacılarca araştırılması gerektiğini göstermektedir. Trakya'da Paleolitik Çağ buluntu yerlerinin tümü jeolojik etmenlerle yok olmuş olmayabilir. Jeolojik etmenlerin taşıyıp biriktirdiği ve tabakalanması olmayan buluntu yerleri bize kesin sonuçlar vermeyebilir ve buralarda arkeolojik çalışmaların yüzey toplamalarıyla sınırlandırılması doğru olabilir. Ancak bölgedeki Paleolitik Çağ kültürlerinin anlaşılması için bölgedeki Paleolitik Çağ yerleşiminin ne kadar yoğun olduğunun bilinmesi de önemlidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder