01 Haziran 2008

İnsan evriminde insan ve taş alet ilişkisi

İnsanı diğer hayvanlardan ayıran kültürel özellikler içinde en tanımlanabilir olanlardan bir tanesi de, insanın alet yapan bir canlı olmasıdır. Peki öyleyse, alet nedir? Alet, doğada bulunan herhangi bir hammaddenin, belirli düşüncelerle, belli bir amaca yönelik olarak bir şekilde değiştirilmesiyle oluşturulur. Bu şekilde değiştirmiş ürünlerin, aynı türden olanları birbirlerine benzerler ve bunların rastgele elde edilmemiş olmaları gerekir.

Geçmişte de ve günümüzde de, diğer hayvanların da aletler yapabildikleri konusundaki iddialar çok tartışıldı, tartışılıyor. Kuşlar, karıncalar, arılar gibi hayvanlar, doğadaki hammaddeleri değiştirerek yuvalarını oluştururlar. Bazı maymun türleri, doğada buldukları ağaç dallarını değiştirerek karınca avlamak gibi işlerde kullanırlar, ya da  yaprakları su içmek için kullanırlar. Son yıllarda Amazon ormanlarında yaşayan bir karga türünün işini görmek için çeşitli kancalar ürettiği ve bunları gagalarının hep belirli tarafıyla kullandıkları da ortaya çıkmıştır. Örnekler çoğaltılabilir. Evrim konusundaki çalışmalarıyla tanınan Charles Darwin, "İnsanın Türeyişi" adlı kitabında, hayvanların yaptığı bu türden aletlerin zamanla kazanılan deneyimler sonucunda bile değişmeden aynı şekilde yapılmaya devam edilmiş olduğuna dikkat çeker ve insanın aletlerinin diğer hayvanlarınkinden temel farkının deneyimler sonucunda değiştirilmesi, geliştirilebilmesi olduğundan söz eder. Burada, kaç yüzyıldır diğer hayvanların yaptığı aletleri gözlemlediğimizi düşünerek, bir soru işareti koymamız mümkündür. Çünkü insanın ilk aletlerini yapmaya başladığı dönemde aynı tür aletleri yüzbilerce yıl hiç değiştirmeden kullanmış olduğunu biliyoruz. Burada ihtiyaçların değişip değişmediğini ve aletlerin ihtiyaçları karşılamaya cevap verip veremediğinin de hesaba katılması gerekir.


İnsanın alet konusunda diğer hayvanlardan ayrıldığı noktalardan bir tanesi ve belki de en önemlisi de, insanın alete doğrudan doğruya bağımlı olmasıdır. Diğer hayvanlar, aletsiz yaşayabilirken, hiçbir insan alet kullanmadan yaşamını sürdüremez. Çünkü insan, diğer hayvanlardan daha farklı olarak, vücut olarak pek de donanımlı değildir. Kaplumbağanın kendini koruyacak sert bir kabuğu vardır; kuşlar uçarak, pek çok başka hayvan süratle koşarak tehlikelerden uzaklaşabilir; aslanlar, kurtlar sivri dişleriyle, ayı gibi hayvanlar pençeleriyle avlanabilirler; pek çok hayvan kamufle olarak avına o fark etmeden yaklaşabilir ve yakalayabilir ya da aynı yolla kendisini avlayacak olanlardan kaçabilir. Ancak, insan bunlara benzer özelliklerden yoksundur ve yaşamak için aletlere muhtaçtır. Dolayısıyla, insanın aletleri olmadan düşünülmesi neredeyse imkansızdır.

Özellikle antropolog ve arkeologlar arasında, insanların alet yaptıkları, aletler kullanan diğer hayvanlarınsa bu aletleri doğadaki hallerinden çok fazla değiştirmeden sadece kullanmakla yetindikleri düşünülür. Bugün kullanılan aletlerin insanlığın yüzde kaçı tarafından üretildiğini düşündüğümüzde insanların büyük bir çoğunluğunun da daha ilk taş aletlerden itibaren diğar insanlar tarafından üretilen taş aletleri sadece kullanmakla yetinmiş olduğunu düşünmek pek de mantıksız olmayacaktır. Çünkü alet üretimi, bu ister bir bilgisayar olsun, isterse basit dediğimiz bir taş alet, belirli bir beceri ve uzmanlaşma düzeyini gerektirir ve bunun insanlığın hepsinde olmadığını söylemek büyük bir spekülasyon olmayacaktır.

Aletler şüphesiz ki, zekanın ürünüdür. Ancak bundan yola çıkarak, insanın diğer hayvanlardan, zeki oluşuyla daha üstün olduğunu söyleyebilmemiz mümkün değildir. İnsanın, ya da herhangi bir başka hayvanın diğerlerinden üstün ya da alçak olması bilimsel olarak mümkün değildir. Her canlı farklıdır ve onları birbirlerine göre yukarıdan aşağıya, iyiden kötüye doğru sıralamamız doğru değildir. Her canlının ihtiyaçları ve bunları çözmeye ilişkin yarattığı çözümler birbirinden farklıdır. Eğer bir canlının alet yapmaya ihtiyacı yoksa ve bundan dolayı alet yapmıyorsa, bu o canlının zekasının az olduğunu değil, sadece o canlının alete ihtiyacı olmadığını gösterir. Dolayısıyla, pek yaygın olduğu şekilde söylersek, insanın diğer canlılardan üstün olduğu, hoş bir hayalden öte bir gerçek değildir.

Alet ve insan ilişkisine baktığımızda, ilk taş aletlerin yapılmasından itibaren insan evriminin niteliğinin de önemli ölçüde değişmiş olduğunu fark edebiliriz. Doğadaki tüm diğer canlılar biyolojik olarak evrimlerini sürdürürler. Ancak, alet yapımı keşfedildiğinden beri, insanın evrimini şekillendiren şeylere doğal nedenler kadar, aletler de eklenmiştir. İnsan evriminin diğer hayvanların evriminden en belirgin farkı da budur: İnsan sadece biyolojik bir evrim değil, kültürel bir evrim de geçirir. Bu, genellikle biyo-kültürel evrim olarak adlandırılır ve insan bu tür bir evrim geçiren bildiğimiz tek hayvandır.
*Kullanılan resim: Dülük'ten bir (ikiyüzeyli) el baltası. @Berkay Dinçer
Bu makalenin bütün bölümleri

Hiç yorum yok: