Günümüzden yaklaşık 220 bin yıl önceleri yeni bir insan türü ortaya çıkar. Bu, pek çok insanın "mağara adamı" olarak filmlerde canlandırıldığını gördüğü, Neandertal'dir. Neandertaller, fosil insan türleri içinde belki de en popüler olarak tanınanıdır. Ancak, bu popülerlikte de bazı yanlış anlaşılmalar söz konusudur. Örneğin, pek çok çizgi romanda ve filmde bu insanlar, homurdanarak konuşan, kocaman kemikli bir et parçasını vahşice ısırarak yiyen ve kadınlarını saçlarından tutarak sürükleyen insanlar olarak canlandırılmışlardır. Daha çok Avrupa ve Yakındoğu'da yaşamış bu insanların popüler olmasını sağlayan bir başka neden de, onların bizim atamız olup olmadıklarıyla ilgili tartışmalardır.
Neandertaller'in bizim atamız olup olmadığıyla ilgili olarak çıkan popüler haberlerin ve hatta bilimsel makalelerin biri bir diğerini tutmaz. Bir yayın, Neandertaller'in bizim atamız olamayacağının kanıtlandığını duyururken, bir başkası, Neandertaller'in bizim doğrudan atamız olduğunu ortaya koyar. Bu konudaki tartışma henüz sonuçlanmamıştır. Ancak, burada dikkat çekilmesi gereken bir başka önemli nokta da, Neandertaller'in atamız olsunlar, ya da olmasınlar, bir insan türü olarak geçmişte yaşamış ve dolayısıyla da bugünkü kültürümüzün oluşturulmasına katkıda bulunmuş olmaları gerçeğinin değişmeyeceğidir.
Özellikle dinsel görüşlerden ilham alarak popüler bir şekilde bu konuyla ilgili araştırmalar yapanların aklında her zaman için bir Adem ve Havva hikâyesi bulunur. Eğer bizim kökenimizde Neandertaller'in olduğunu söylersek, Adem'le Havva'yı koyacak yer pek bulunamaz. Bu nedenle, Neandertaller'in atamız olmadığını söylemek özellikle Amerikan antropolojisinde çok yaygındır.
Neanderaller, ortalama olarak bugün yaşayan insanlardan biraz daha iriydiler. Beden yapılarının sağlam ve kaslı olduğu, erkeklerinin ortalama 1.70 metre boyunda olduğu bulunmuştur. Kafatasları basıktır ve kaş kemerleri belirgindir. Ancak, yüzleri uzundur. Beyin hacimleri bizim türümüzün ortalamasından biraz daha fazladır. Zaman içinde Neandertaller'in yüzlerinin ve kaş kemerlerinin ufalmış olduğu da saptanmıştır. Böyle bir tanım, pek çok insanın aklına, bir mağara adamını getirebilecek olsa bile, bu konuyla yakından ilgili kimi antropologlar, takım elbise giydirilip eline bir cep telefonu verilmiş bir Neandertal'in bugünkü insanlar arasında hiç fark edilmeden rahatlıkla herkes gibi dolaşabileceğini söylerler.
Neandertaller'in kültürel durumlarına baktığımızda, bize çok da yakın olduklarını fark edebiliriz. Arkeolojik kanıtlara göre Neandertaller, hasta, güçsüz ve bakıma muhtaç kimselerin yaşamlarını sürdürmelerini sağlamışlardır. Belki de insanın doğaya karşı verdiği en büyük mücadelelerden bir tanesi de budur. Neandertaller'in bilinçli olarak ölülerini gömdüklerile ilgili pek çok kanıt da mevcuttur. Sanatla ilgili, az sayıda da olsa, bilinen birkaç izin de olduğunu vurgulamalıyız. Bu önemli bir potansiyele işaret etmektedir. Neandertaller'in yaşadığı dönemde, insanın ateşi kontrol etmekle ilgili olarak bıraktığı kanıtlar da önceki dönemlere oranla çok daha atar. İlk defa mızrak tipi araçların da onlar tarafından keşfedilmiş olduğu bilinmektedir. Neandertallerin bu buluşu, avın peşinden bizzat kendilerinin değil, zekalarıyla ürettikleri bir aletin "koşması" demektir. Avcılık yaparak besin elde etmenin de Neandertaller zamanında arttığı düşünülmektedir. Biraz gerçekçi olunursa, daha önceki insan türlerinin et elde etmekten çok diğer yıdtıcı hayvanların bıraktığı ya da doğada kendiliğinden ölmüş olarak bulunan leşlerden daha fazla yararlanmış oldukları anlaşılabilir. Pek çok kimseye bu tür bir yorum abartı olarak gelebilir. Çünkü insanın bir avcı oluşu, herkese çok daha sempatik gelirken, insanın doğada bulduğu leşlerden daha fazla faydalanmış olabileceği kimsenin hoşuna gitmez. Bu da yine insanın kendi kendini büyük görme hastalığından kaynaklanıyor olabilir.
Neandertaller'in bizim atamız olup olmadığıyla ilgili olarak çıkan popüler haberlerin ve hatta bilimsel makalelerin biri bir diğerini tutmaz. Bir yayın, Neandertaller'in bizim atamız olamayacağının kanıtlandığını duyururken, bir başkası, Neandertaller'in bizim doğrudan atamız olduğunu ortaya koyar. Bu konudaki tartışma henüz sonuçlanmamıştır. Ancak, burada dikkat çekilmesi gereken bir başka önemli nokta da, Neandertaller'in atamız olsunlar, ya da olmasınlar, bir insan türü olarak geçmişte yaşamış ve dolayısıyla da bugünkü kültürümüzün oluşturulmasına katkıda bulunmuş olmaları gerçeğinin değişmeyeceğidir.
Özellikle dinsel görüşlerden ilham alarak popüler bir şekilde bu konuyla ilgili araştırmalar yapanların aklında her zaman için bir Adem ve Havva hikâyesi bulunur. Eğer bizim kökenimizde Neandertaller'in olduğunu söylersek, Adem'le Havva'yı koyacak yer pek bulunamaz. Bu nedenle, Neandertaller'in atamız olmadığını söylemek özellikle Amerikan antropolojisinde çok yaygındır.
Neanderaller, ortalama olarak bugün yaşayan insanlardan biraz daha iriydiler. Beden yapılarının sağlam ve kaslı olduğu, erkeklerinin ortalama 1.70 metre boyunda olduğu bulunmuştur. Kafatasları basıktır ve kaş kemerleri belirgindir. Ancak, yüzleri uzundur. Beyin hacimleri bizim türümüzün ortalamasından biraz daha fazladır. Zaman içinde Neandertaller'in yüzlerinin ve kaş kemerlerinin ufalmış olduğu da saptanmıştır. Böyle bir tanım, pek çok insanın aklına, bir mağara adamını getirebilecek olsa bile, bu konuyla yakından ilgili kimi antropologlar, takım elbise giydirilip eline bir cep telefonu verilmiş bir Neandertal'in bugünkü insanlar arasında hiç fark edilmeden rahatlıkla herkes gibi dolaşabileceğini söylerler.
Neandertaller'in kültürel durumlarına baktığımızda, bize çok da yakın olduklarını fark edebiliriz. Arkeolojik kanıtlara göre Neandertaller, hasta, güçsüz ve bakıma muhtaç kimselerin yaşamlarını sürdürmelerini sağlamışlardır. Belki de insanın doğaya karşı verdiği en büyük mücadelelerden bir tanesi de budur. Neandertaller'in bilinçli olarak ölülerini gömdüklerile ilgili pek çok kanıt da mevcuttur. Sanatla ilgili, az sayıda da olsa, bilinen birkaç izin de olduğunu vurgulamalıyız. Bu önemli bir potansiyele işaret etmektedir. Neandertaller'in yaşadığı dönemde, insanın ateşi kontrol etmekle ilgili olarak bıraktığı kanıtlar da önceki dönemlere oranla çok daha atar. İlk defa mızrak tipi araçların da onlar tarafından keşfedilmiş olduğu bilinmektedir. Neandertallerin bu buluşu, avın peşinden bizzat kendilerinin değil, zekalarıyla ürettikleri bir aletin "koşması" demektir. Avcılık yaparak besin elde etmenin de Neandertaller zamanında arttığı düşünülmektedir. Biraz gerçekçi olunursa, daha önceki insan türlerinin et elde etmekten çok diğer yıdtıcı hayvanların bıraktığı ya da doğada kendiliğinden ölmüş olarak bulunan leşlerden daha fazla yararlanmış oldukları anlaşılabilir. Pek çok kimseye bu tür bir yorum abartı olarak gelebilir. Çünkü insanın bir avcı oluşu, herkese çok daha sempatik gelirken, insanın doğada bulduğu leşlerden daha fazla faydalanmış olabileceği kimsenin hoşuna gitmez. Bu da yine insanın kendi kendini büyük görme hastalığından kaynaklanıyor olabilir.
*Kullanılan resim: Bir taş alet yapımcısının maketi (Musée Régional de Préhistoire, Orgnac) @Berkay DinçerBu makalenin bütün bölümleri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder