
Arkeolojiyle ilgili filmler gösterime girdiğinde, genel olarak mutlu olurum. Çünkü arkeoloji filmleri kötü bile olsalar, pek çok işe yararlar. Bunlardan birincisi, insanları geçmişle ilgili olarak bilgilendirmeleridir. Filmler bilgi açısından yetersiz bile olsalar, bazen insanlar için faydalı olabilecek şekilde merak da uyandırırlar. Arkeoloji filmlerinin bir başka iyi yönü de, arkeologların, bilimsel çalışmalarının nasıl toplumsallaşabileceğini göstermeleridir.
MÖ 10 000 filmine böyle iyi ve olumlu duygularla gitmiştim. Daha az ilgilendiğim Roma uygarlığıyla ilgili olan filmler de bende aynı iyimserliği uyandırırken, MÖ 10 000 gibi daha ismiyle dönem olarak ilgi alanıma daha çok hitabeden bir filmle ilgili çok daha fazla umutluydum. Tabi filmin 105 milyon dolar olan bütçesi de, güzel bir iş yapmış olabileceklerini aklıma getirmekteydi.
Film, olasılıkla Güney Amerika kıtasında bir dağlık alanda başlıyor. Yer yer erimiş buzullarla kaplı bu dağlık alan görüntüleri, anlatıcının (Omar Sharrif) gün geçtikçe manak dedikleri, ve daha sonradan mamut olduğunu göreceğimiz av hayvanlarının azalmasından bahsetmesiyle birleşince aklıma, buzul çağlarının sonunu getiriyor. Bu dönemi Würm buzulunun erimeye başladığı dönem olarak hayal ediyorum. Daha sonra, dağların ortasında bir tepede kurulmuş kamp yeri giriyor görüntüye. Buradaki yapılar, Dolni Vestonice ve Kostenki gibi Üst Paleolitik dönem doğu Avrupa yerleşmelerine benziyor. Açıkçası, mamut kemiklerinden yapılmış kulübeleri görünce, MÖ 10 000 filmiyle ilgili heyecanım ve umudum iyice artıyor.